27 Aralık 2009 Pazar

Fiamma'nın Çakma Kedisi:))))

Masalcııııı geldiii, hadi toplanın kedinin etrafına bu kedinin nasıl ve nasıl oluştuğunu bir de benden dinleyin..

Bütün öykülerimi anlatmadan hiçbir yere bırakmam ama şöyle relax olup uyumak serbest:))))

Dün gece saat 23.45 sıralarında bilgisayardan kopup şöyle televizyon karşısına kurulup bir yandan hanım dilendi bey beğendi motiflerimi elime aldım bir yandan da televizyondaki çocukların yarıştığı ''Bir şarkısın Sen'' adlı yarışmayı izlemeye başladım.O yaştaki çocukların nasıl da hoş şeyler yapabileceğine keyifle tanıklık ederken ve bir yandan da tığımı eğirirken bir anda gözüm gündüz yaptığım temizlikte kullanırım belki diye çıkarıp ortada bıraktığım bir objeye takıldı ve orada da kaldı. İşte o obje bu aşağıda gördüğünüz obje arkadaşlar:)))


Evet bu bir maske arkadaşlar, tam koruyuculuk özelliği bulunan ve 1 hafta süre ile kullanılabilen Domuz Gribinden korunmaya yönelik filtreli bir maske ve o kullan at maskelerin koruyuculuğu sıfır malesef .Halen geçirmekte olduğum bir rahatsızlık nedeniyle ve risk grubu arasında bulunmam sebebiyle toplu kullanım alanlarında bu maskeyi takıp dolaşmam gerekiyor aslen ama malesef tuhaf bakışlar ve çevredeki bakışlardan duyulan rahatsızlıklar nedeniyle tarafımdan kullanılamadılar:( Biz de bazı şeyler yanlış anlaşılıyor nedense, bir iki deneme yaptım vebalı muamelesi gördüm neredeyse.. asıl korunması gereken bizlerken insanlar sanki bizden korunulması gerekir gibi düşünüp yanınızdan kibarca veya tuhaf bir bakışla uzaklaşıyorlar en azından benim yaşadığım çevrede bu böyle:) Neyse o da bir işe yarayacakmış evde bir düzine bulunması vesile oldu:)))
Döneyim öz hakiki konumuza;
O maske ile gözgöze geldiğimiz andan itibaren sadece televizyonun sesine kulak vererek hummalı bir koşturmaya ve çalışmaya giriştim...Elimdeki iş süratle bir yığın halinde diğer bir yana bırakıldı ve havlular tarandı, yünler, elyaflar,kurdeleler çıktı, dikiş kutusu bir yanıma yerleşti. Vira bismillah deyip bir çırpıda kesip biçtim ve ortaya bu şirin kedicik çıktı...




Peki bu kedicik nereden çıktı:))) İçinizden bazı arkadaşlar bu kedinin bir benzerini ben daha önce bir yerde görmüştüm diye düşünmeye başlamışsınızdır. Bu kedi... evet Nalancığımın o kedisi:)))) Ve burada yayınlanmış ve sizlerin beğenisine sunulmuştu zamanında:)))
Nalancığım koşşş gelllll benzemiş mi????? birebir aynısı değil tabiii, bir de kusurları görmezden gel de içim rahatlasın:))))




Gel zaman git zaman benim bu yazımda kedi muhabbetleri yaptığımız bir sırada sağolsun Nalancığım sen benim sütyenden kedimi gördün mü diye sormaz mı? (Bayılırım bu söze eski Türk filmlerini hatırlatır hep bana:)) Hani size daha önce kelebek kolleksiyonu mu göstermiş miydim?? derler ya işte oyle) O yıllarda bendeniz buralarda olmadığından malesef ki o güzelim kediyi görmemiştim ve haliyle Nalancığıma da ''daha yeni tanıştığımızdan o kedili sütyenini göstermediğini'' itiraf ediverdim:)))Bayağı güldük söyleştik ve belki bir gün bir sütyen artarda yaparım bundan diye tabii hafızaya kayıt yapmışız ama bunu bilemedik. Amaa o gün bugün değildi bundan eminim, birden o objeyle gözgöze gelince gelişti herşey flashbellek bu olsa gerek...Demek hafızam hep bir yerlerde gizliden sütyen ararmış:))) sütyen bulamadım kesecek ama bir adet maske de işimi pek ala gördü:)) Ahh -Nalanım gece gece kulakların kimbilir nice çınlamıştırdır da Mahmut Abimi rahat bırakmamışsındır uykusunda:)) Neyse itiraf edeyim aslen o maske olmasa da olurmuş benimkinin içinde ama başlayıp bitirmeye yakın bunun sütyen yerini tutmayacağını çözdüm ama ısrarla dönmedim yolumdan:)))

Gelelim yavaş yavaş bu öykünün sonuna yoksa ben de uyuyacağım şimdi:))) Evet tahmin etmişsinizdir kedicik sahipsiz değil ve yine Bade'ye yapıldı ve yapılırken her gün yeni yeni hareketleri ile telefon sohbetlerimizin odağına oturulan Bade'm gözlerimde canlandı ( bir kaç gün görmesen feci özlemeye başlıyorum hemen yaaa şu aralar hergün yeni bir sey icat ediyor üstelik) ve yüzüme tatlı tebessümler yayıldı.Efendim hanımefendi bugünlerde uzayan ve gözlerinin önüne gelen saçlarına toka taktırmıyormuş. Ehh deyip fırlatıyormuş...Bu çocuk bir tuhaf, gözünün içine baka baka elini götürüp yine gözünün içine baka baka cıkarıp fırlatıyor istemediği ne varsa. Çorap konusunda da aynı inatlaşmayı yaşadıydılar, sonunda ayağına giydirilen çorapların yanına bir de elinde tutsun diye çoraplarla sağda solda dolaşmaya başladı...Bu kedi de onun bu beni güldüren davranışlarına ithafen kompoze edildi... Hem ona örnek olsun hem de arkadaş olsun diye:)) Biri elinde biri totosunda biri de başında en azından değil mi ama:)))
Evet bu kediciğin öyküsü burada bitiyor hadi bakalım herkes odasına...
ama öyküler, tatlı atışmalar,gülmeye vesile bahaneler ve paylaşımlar hiç bitmesin hayatımızda...Çünkü hayat gerçekten çok kısa ve hoş bir seda olabiliyorsak ne mutlu ...
Bu vesileyle mutlu,huzurlu ve sağlıklı bir yıl diliyorum tüm sevdiklerinizle hepinize...

20 Aralık 2009 Pazar

ARTIK BEN DE PASAJ' DAYIIIIIMMMM

Bu gün canım çok sıkkın, benim kronik boyun ağrılarım yine tuttu. ve bu yüzden de Sevgili Nalanın "Kaatı " sergisine de gidemedim.
oysa arkadaşlarla bu gün için sözleşmiştik.
neyi çok istersem nedendir olmaz işte :(((
bu gün hem keyifsizliğimden hemde ağrılarımdan
gün geçmek bilmedi.
ağrılarım arttıkça bende çivi çiviyi söker deyip
B.sayarın başına geçtim. kaç ay evvel üyeliğimi
yaptığım halde bir türlü ürün koyamadığım
"pasaj.com" a işte bu yılbaşı çamı peçeteliklerimi
ve bir iki ürünümü daha koyarak başladım.


öyle böyle derken şeytanın bacağını kırdım mı ne? :)))
bu arada sevgili SESİBER'CİM yardımın için teşekkürler.:)))
Eeee arada pasajımada beklerim artık :))) hoş şimdilik dükkan zayıf ama :((













19 Aralık 2009 Cumartesi

Art-Rage:Balerin


Yeni bir art-rage çalışmam:)))Esracığımın heyecanla beklediğim rölyef çalışması için balerin resimlerine
bakarken bu tütüler içindeki balerinin  klasik bale figürü çok hoşuma gitti ve art-rage resmini bir çırpıda yapıverdim...
Esracığım aynı çabukluğu senden de bekliyorum, lütfen elini çabuk tut hatta gönüllü olarak sana daha çabuk bitsin diye asiste etmeye gelirim çünkü ben kafamda canlandırdığım rölyef tablonla şimdiden çok heyecanlandım :))

15 Aralık 2009 Salı

KAAT'I SERGİSİ/NALAN GÜLER



DÜNYA EHL-İ BEYT VAKFI Etkinlikleri esnasında Alibeyköy Veysel Karani Caddesindeki Vakıf Genel Merkezinde 17-28 Aralık tarihleri arasında blog arkadaşımız,gururumuz Nalan Güler'imizin  Kaat'ı Sergisi yer alıyor.Türk Kaat'ı Sanatı'nın en güzel eserlerinin sergileneceği sergiyi kaçırmayacağınızı ümit ediyorum.

13 Aralık 2009 Pazar

A SECRET OPERATİON FOR GRANDMOTHER AND GRANDCHİLDS...

Eveeeetttt arkadaşlar, ben size demiştim bu blogu ele geçireceğim diye:))) Kaleyi içten fethettim, son buluşmamızda bütün blog ortaklarıma ellerini kollarını bağlayacak sihirli bir su içirdim. Nalancığım ellerini ovuşturma boşuna Ankaradaydım ben kurtuldum diye, aynı gün aynı saatlerde senin içtiğin salebe de kattırdım o sihirden ,sağolsun  taa Ankara'da seninle buluşup benimle işbirliği yapan arkadaşlarım var:))

Sihir tuttu mu tutmadı mı diye bir deneme yapmak istedim ve çok gizli bir operasyon yapıp hani Esenciğimin burada ve burada yayınladığı rölyef tablosunun resimlerini ele geçirdim:)))
Offf offff offff ki ne offffff size kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar detay yakaladım, muhteşem detaylar var, incik bincik uğraşılmış, her bir karesi ayrı emek...
Kendisi de çok şaşıracak belki ama eminim ki içirdiğim sihirli su sadece elinin kolunun değil ,dilinin tutulmasına ve bana ondan izinsiz böyle bir şey yaptığım için kızmasına da engel olacak:)))
Umarım olacak? Olmayacak mı?Neeeee baş mı kaldırıyorsunuz halen siz???
EEE o halde kaldırın tüm yetkilerimi ancak öyle kurtulursunuz benim yaramazlıklarımdan:)))

Resimlerin üzerini tıklayıp detayları izleyebilirsiniz...






12 Aralık 2009 Cumartesi

Tarihi Noel Babalar:))


O zamanlar hayatımda bilgisayarlar ve internet yoktu, çevremde de bu tür elişleri yapan fazlaca insan yoktu, nerden nasıl akıl ettim hiç hatırlamıyorum ...o kadar eski ki 20 yıldan fazla bir zaman önce çoluk çocuğu sevindirmek için bu noel babaları yapmaya başladım. Noel babaları yaparken kullandığım yumartalarla da aileme, onlara gına gelince de apartmandaki komşularımıza bol bol kremkaramel yedirdim.Bankadaki arkadaşlarımın çocukları, arkadaşlarım,oturduğum apartmandaki çocuklar, ailemdeki çocuklar için seri üretime geçerdim yılın bu zamanlarında...

Bu yıl tuhaf (!!!) bir şey oldu, oturduğum sitedeki hangi bakkalı aradıysam boyle ten rengi yumurta bulamadım, tavuklar arasında beyaz yumurta mı moda ne:)))) Tabii telefonda ben ve bakkal arasında ten rengi yumurta talebim ile ilgili diologları varın siz canlandırın gözlerinizin önünde ben hiç  anlatıp rezil olmayayım ve de bu dialoglardan sonuç alamayınca bir koşu bakkalın yolunu tuttum:Bakkal beni görünce ''Abla şaka mı yapıyorsun şimdi sen...ha o yumurta ha  bu yumurta ne fark eder, al işte bunları delirtme adamı''  diye yakarışları arasında bir düzine kadar istediğim ayıklayıp alabildim:)))Siz sizz olun büyük marketlerden alın yoksa  oturduğunuz muhitte imajınız zedelenebilir. Şimdi bari oturup bakkalımın sevimli ikizlerine de yapıp şu tuhaf bakışlarından ve zedelenen imajımdan kurtulayım:)))

Yüzü Kızarmış Noel Baba Küpeler:(((


Evet efendim,bunlar olmamışşşş hem de hiççç olmamışşşş dediğinizi duyar gibiyim:))) Daha güzellerini ve daha fazlasını görmek için sizi Sevgili Nedukcuğumun bloguna alayım... Hem aceleye getirdiğim hem de yanlış ip kullandığım bir de üşenip ütülemediğim ve de spreyleyip sertleştirmediğim için benimki eciş-bücüş bir şey oldu. Ama olsun yine de yaparken de paylaşıp paylaşmama arasında gidip gelirken de resimlerken de çok eğlendim:)))


11 Aralık 2009 Cuma

BÜYÜKANNE VE TORUNLARI



SOn çalışmam bitti.Sıra balerin tablosuna başlamada.... Tekir kedi ve tablomun diğer ayrıntıları için www.esensdollsandpuppets.com.u ziyaret edebilirsiniz

8 Aralık 2009 Salı

FİAMMA'NIN SİHİRLİ KUTULARI...



Buraya gönderdiğim ''Fiamma'nın Sihirli Kutuları''na buradan devam...
Buradan devam ediyorum çünkü yapım aşamalarının resimleri silmişim:((( tam yazıyı hazırladım, sonuna geldim, yapım aşaması resimlerini ekleyip gönder tuşuna basayım dedim bir de ne göreyim offf offfff offfffffffffffffffffff :=( hadi otur dök malzemeleri ortaya tekrar yap neyse ki yapımı çok zevkli, sizlerin de yaratıcı sihirli kutularınızı benimle paylaşmanızı heyecanla bekliyorum.

İşte yapım aşamaları adım adım huzurlarınızda diğer sihirli kutularsa burada...
Resimlerin üzerine tıkladığınızda resim büyüyor ve açıklamalar okunur hale geliyor:)





I'll be soo happy if post a picture of your completed magic box at this page:) Bir tık bir resim yaniii:))

4 Aralık 2009 Cuma

Art-Rage:Abant/Bolu

Ben bu Art-Rage işine kendimi fena kaptırdım, çok eğlenceli geliyor, bu resimleri yaparken dinleniyorum, renklerle oynarken büyük bir keyif alıyorum:)) hoş benimkine cahil cesareti derler çünkü ne altyapımı oluşturacak bir bilgi dağarcığım ne de eğitimim var, bu resimleri çala kalem yapıyorum ve onlara renklerin yanında sevgimi katıyorum.


İşte şimdi de bir kış manzarası  ile huzurlarınızdayım.Abant /Bolu'dan bir fotoğraf karesinin resmime yansıması...


Bu da resmin originali...

30 Kasım 2009 Pazartesi

KAYIP ARANIYOR (W A N T E D)



Bu resmi görünce bir iki yazı önce yayınlamıştı bunu Fiamma dediğinizi duyar gibiyim... Evet haklısınız, bu benim artrage çalışmam ve originali de masaüstü temamdı. Bu yanlız kuşu internette gezinirken mahsun mahsun dururken bulmuş, çok etkilenmiş,çok sevmiş ve evlat edinmiştim, önce masaüstü arkaplanı yapmış ardından da artrage de resmini çizmiştim.Resim natamamdı ama dayanamayıp burada diğer artragelerle birlikte yayınladım.
Neyse bayram geliyor ya benim temizlik heyheylerim dellendi, kapıydı pencereydi perdeydi ev temizliğiydi derken işi abartıp bilgisayarımın darman çorman içini temizlemeye de kalktım.Tabii su sabun kullanmadan:))) Etrafta dağınıklık olarak gördüğüm ne varsa derleyip toplayıp çöp kutusuna attım, çöp karıştırma huyumu bildiğimden ve çöpten daha sonra başımı kaldıramayacağımı düşündüğümden radikal bir karar alarak çöp kutusunu da tek bir tuş yardımı ile temizleyiverdim. İşte olan ondan sonra oldu:( ve benim kuş uçtuu:==((
Bunca yıl bilgisayarını defalarca kere çökertmeyi başarmış bir insan olmama rağmen bu defa sanal da olsa bir resmi kaybetmek beni çok üzdü, ki ben onu bir de evlat edinmiştim :( Nette genelde çok fazla yer gezmem çünkü hemen yorulurum ama kuşumu aramak için google arama motoruna girdim: Kuşlar,kuş türleri,kuş çeşitleri,kuş resimleri,kuş,doğa resimleri gibi aklınıza gelebilecek tüm görsel ögelerde yüzbinlerce resim taradım. Sonunda yüreğimde de parmağımda da gözlerimde de derman kalmadı:( Bir sürü kuş var hatta daha güzelleri bile var ama gözüm hiçbirini görmüyor, hiçbiri benim mahsun kuşum değil:( Tam vazgeçecekken aklıma sizler geldiniz, çünkü sizlerin veya yönlendirdiğiniz bloglardan birinde görmüş olabilirdim. Belki bir göreniniz, bir hatılayanınız, bir bileniniz vardır, belki bir yerde rastlarsınız onu bana getirirsiniz diye umutlandım.
Böylesi bir sevinci bana yaşatacak kişiyi de ödülsüz bırakmayacağım.Eğer kabul ederse 10marifet.org da yayınladığım işlerden oluşacak bir paket o kişiye teşekkürüm olacak.
Not: Original resimde arka plan daha yeşil tonda ve kütüğün ucunda  da gül yok, o gül sadece benim yorumum.

26 Kasım 2009 Perşembe

Gecekondu Dikiş Kutum ve Müştemilatı:))














Yeni bir yazımla işte yine beraberiz sevgili dostlar... Bugün içim biraz kasvetli, havadan mı, sudan mı, aydan mı bilinmez...Umut ediyorum ki adı gibi bizleri kasım kasım kasan Kasım ayı bitecek ve bu hayet-i ruhiyemizden Bayramın da gelmesi ile birlikte belki bir anda sıyrılacağız. Bayram arifesinde bu yazımı telaşlar, tatlı koşuşturmacalar yüzünden okumaya fırsat bulabilir misiniz bilmiyorum ama en azından koşturmacalarınıza mola verip bilgisayar başında soluklandığınız bir anda umarım tatlı bir tebessüm yayılır yüzlerinize...
Gelelim bugünkü yazımın anlam ve önemine...
Bugünkü yazım, yazımın başından da anlaşılacağı üzere benim dikiş kutumla ilgili.Bazen samimiyetle Tanrı tarafından sabrımın sınandığı düşüncesine kapılırım hem de bu sınavları yaşamak icin üstüne para da öderim:)))
Geçen yıl oldukça eskidiği icin beni dürtükleyen dikiş kutumuzu yenilemek amacıyla şöyle çarşı pazar bir baktığımda içime sinen doğru dürüst bir şey bulamadım.Keşke orda dursaydım, eskisini onarsaydım, süsleseydim, püsleseydim veya da hane halkından birilerinin alıp beni sevindirmesini bekleseydim... Böyle durumlar doğama aykırı olduğundan tabii bunların hiç birini yapmadım, o değişikliği kafama koyduğum andan itibaren her girdiğim dükkanda alakalı alakasız şeylere bakarak tüm benzer objelerin dikiş kutusuna dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğini hesaplamaya başladım. Sonra gezerken gezerken günlerden bir gün şöyle içi asansörlü bir tane dikiş kutusuna rastladım. Ve o beğeniyle de hemen satın alıp evdeki eski dikiş kutusunu da elden çıkardım. İşte kabus günlerim tabiri caizse tam da bu dikiş kutusuna taşındıktan sonra başladı. Bir toplu iğne almaya kalksam tüm dikiş kutusunu aktar dökter etmek zorunda kalıyordum.Asansörün altında kalan daraşmalık alana sıkışan , altında kalanlara ulaşmak adeta kabus olmaya başladı ve bir müddet sonra da zaten asansörün lifleri koptu, kırıldı :( böylece ek parça müstakil olarak kutunun en altına düştü. Ohh dediniz parça gitti sıkıntı bitti ama yanılıyorsunuz daha yeni başladı... Bu kere daralan yerde herşey üst üste yığın yığın durmaya başladı, kapağını bile açmak istemez hale geliverdim.(geliverdik)Ve hane halkı olarak hani şu otellerde verilen dikiş setleri ile idare etmeye başladık.
İşte bu hafta, hani Tanrı'nın beni sınava aldığı haftaydı, ki, sabrımı sınayıp durdu, her an elime bir torba alıp kutunun içinde olan varanı çöpe atmak için boşaltıp boşaltmama hisleri arasında gidip geldim...

Bütün bu sıkıntıma ilaveten,kutu evde artık ufak çapta gerilim yaratmaya da başlamıştı ve herkes attığım için kıymete binen eski kutunun meziyetlerini öve öve beni canımdan bezdiriyordu;Yaa nasip diye işe koyuldum...
Önce gecekondu'nun dış yüzünden işe başlayıp üzerindeki 10 marifette yayınladığım iğnedenliğimi söküp, altı yapışkanlı folyo ile üzerini kapladım..İçine ikinci bir kat çıkmam gerekiyordu.4 tane makarayı slikonla altına yapıştırıp folyo ile kaplayarak ikinci kat için sütünları çıktım.Bu aşamada iğnedenliği de kaplayarak kutunun iç kapağına silikonla yapıştırdım.Kutu 2 katlı olduğu halde makaralara yine yer kalmadı:( bu kere sert bir plastiği folyo ile kaplayarak ve 2 adet lastiği geçirerek arkadan diktim ve bunu da hemen iğnedenliğin yanına silikonla yapıştırdım.İki katlı gecekondum böylece bitmiş oldu... ama kapak kilidi olmadığı için ikide bir açılıp yine dağılacaktı, bir başka kutudan şık bir kilit sökerek maraangozluk hünerimi de gösterdim:)) Peki işim bitti mi? Nerde? Heyhattt, elimde 30-40 makara sığınacak yer arıyordu.Ben de villaların müştemilatı olur da gecekondumun neden olmasın deyip makaralar için ek bir kutu kapladım ve ona da makaraları yerleştirdim. Rahatladım mı? Şimdilik öyle gözüküyor... Sabır sınavından geçtim mi? Onu da sizler söyleyin ... olmuş mu olmamış mı????
Sevgi ve dostlukla Kalın,

Fiamma

17 Kasım 2009 Salı

Bir ağaçta ben diktim:)

Artrage çalışmalarıma devam...
Resme yanlış yerden başlayınca çalılıkları budayıp bir ağaç dikiverdim:))
Doğaya armağanım olsun...


8 Kasım 2009 Pazar

Hiç sevmem sessizliği,daral gelir bana...











Uzun zamandır blogumuz pek bir sessizliğe gömüldü, nedendir acaba?

Hani konu sıkıntısı çekiyoruz desem değil, ben çok korkuttum bunları bloğa bile yanaşamıyorlar desem o da değil,herkes çok meşgul desem o da değil,yazın cırcır böcülerim çok konustular ellerinde malzeme kalmadı desem o da değil,herkeste gani gani...
Neredeyse 1 ay olmuş, hiçbirimizin eli değmemiş bloğumuza...
Bana daral gelir böyle sus pus oturmalardan, malum birinin sessizliği bozması lazım...
O malum kişide ben oluyorum izninizle...

10marifet.org'da tanıştığım arkadaşım Sevgili Panicofpsych sayesinde Artrage ile resim yapmaya başladım.Aslen çok heves ediyor olmama rağmen bir türlü cesaret edemiyordum, verdiği destek ve yardım için kendisine teşekkür ederim.

Yaz için planlarımın arasında artrage çalışmalarıma ağırlık vermek ve doğayı resmetmek geliyordu ve boylece bir sunum haline dönüştürecektim yaptığım resimleri ama olmadı.Yaşadığım internet kabusu nedeniyle öyle soğudum ki bilgisayarı bile görmeye dayanamaz oldum.

Eksiğiyle gediğiyle işte benim ilk artrage denemelerim şimdi sizlerin huzurunda...

Sevgi ve Dostlukla Kalın...

Not:Yanlız Kuş: Halen arka plan olarak kullandığım masaüstü temasından yorumlandı.Pek
mahsun görünce kendini evlat edindim:)
Karabataklar: Netten kaydını yaptığım bir çalışma ama özhakiki kaynağını bilmiyorum.
Kedi ve Ağaç: Sevgili Neduk hanım'ın 10 marifet.org da bizlerle paylaştığı bir keçe çalışması...
Kendisine sonsuz teşekkürlerimle..
Köylü Kadın: Sevgili Özcan Ağabey ve Filiz Ablamın kendi elleri ile yaptığı ve bize hediye
ettiği bir biblo tabaktan...Ruhları şad olsun...









13 Ekim 2009 Salı

Nalan veFiamma karşı karşıya,broşlar altalta


Bu da benim yakma gülden broş veya duruma göre kolye de Fiammacığımınki ile beraber çıksın sahneye dedim.



12 Ekim 2009 Pazartesi

Gül Broşlar







Severek deriden yaptığım gül broşlar...



Bazıları Nalancığımın dediği gibi dantel yatağında...







2 Ekim 2009 Cuma

Edi&Büdü



Ohh çok şükür, benim blog ortaklarım pek sessizler,meydan bana kaldı:))) diyeceğim ama olmuyor:((
Böyle sessiz olun ciğerimi sökün diyeceğim ama bu sessizlikte de canım fena sıkılıyor:(((
Ayy çok mu korkuttum ben bunları ki bir başıma bıraktılar beni burada:(((

Durum fena:( ve bu durumu en iyi bir fıkra ile açıklayabilirim sizlere;



Bir Fransız, bir İngiliz ve bir de Temel bir gemi kazasından sonra ıssız bir adaya çıkarlar. İngiliz kumsalda bir lamba bulur. Fransız bunun Aladdin'in lambası olabileceğini söyler ve lambayı ovuşturur. Gerçektende lambadan bir cin çıkar. "Ne dilerseniz dileyin benden lakin her birinizin sadece bir dileğini yerine getireceğim" der. İngiliz "Ben ailemin yanına İngiltereye gitmek istiyorum" der. Cin parmaklarını şıklatır ve derhal isteği yerine getirir. Sıra Fransız'a gelir. Oda Fransaya gitmek ister ''Ahh vatanım ,vatanım derken bir parmak hareketiyle onunda isteği yerine gelir. Sıra Temeldedir. Temel düşünür düşünür,düşünür. Cin çabuk olmasını söyler. Temel etrafına bakar ve mahsunlaşır...cin'e dileğini söyler:"Arkadaşlarımda gitti ben bu ıssız adada yalnız kaldım onun için arkadaşlarımı geri getirmeni istiyorum" der ve bir parmak hareketi ile İngilizde Fransız da kendilerini tekar ada da bulurlar...



İşte fıkra boyle diyor, ben de evdeki lambaları oğuşturup duruyorum kaç gündür, belki bir cin de bana isabet eder benim blog arkadaşlarımı geri getirir diye:))) En keyiflisi de Semyıl'ı aylardır gideceğim gideceğim diye anlattığı o güzelim tatilden apar topar geri getirmek olurdu herhalde:)))Nalancığım da zaten beni yolmak için gelecekmiş Istanbul'a, ohh uçak, otobüs derdi yokk cinin avantajlarını kullan bir dakika da ulaş Istanbul'a... ohh ne ala:)))
Ayy son dileği kendim için tutacağım:)) Gönder beni Hawai'yeee... Şık şıkkkkkk....Oleyyyy:))

Neyse gelelim bu yazının anlam ve önemine;


Aylardır biriktirdiğim damacana kapaklarından paravan kapı yapmayı planlıyor, sucunun peşini hiç bırakmıyordum. Günde 2 damacana su ile az buz da kapak biriktirmedim. Soınra bir gün yazlıkta otururken bunlardan bebek kafaları olsa ne şirin olur diye işe başladım ve bir dolu kafa yaptım. Bir yandan da onlara artık yünlerden elbiseler örüp içlerine lavanta ile doldurdum. Montajları tamamlanınca mis kokulu bebeklerin her birinden birer çift olsun deyip Edi&Büdüleri mi yarattım...
İşte huzurlarınızda....